Modern yaşamın getirdiği yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve stresin etkisiyle hızla artan obezite, dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline geliyor. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sürekli Tıp Eğitimi iş birliğinde düzenlenen “Çağın Pandemisi: Metabolik Sendrom ve Obezite” etkinliğinde ise obezite ve metabolik sendrom tüm boyutlarıyla masaya yatırıldı. Etkinlikte sunum yapan, hastalığın nedenleri, risk faktörleri ve tedavi yaklaşımları bilimsel veriler Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Asist. Dr. Feriha Tümer Sarper ışığında değerlendirdi. Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, obeziteyle mücadelede multidisipliner yaklaşımın önemi ve sağlık profesyonellerinin bu süreçteki sorumluluğu da ele alındı.

HAREKETSİZLİK, DENGESİZ BESLENME VE STRES EN ÖNEMLİ TETİKLEYİCİLER!
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Asist. Dr. Feriha Tümer Sarper’in sunumunu gerçekleştirdiği etkinliğin danışmanlığını ise İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehtap Tınazlı üstlendi. Moderatörlüğünü; Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gamze Mocan ve Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Koordinatörü Prof. Dr. Emrah Ruh’un yaptığı etkinlikte; çağın sessiz pandemisi olarak tanımlanan obezitenin bireysel ve toplumsal etkileri tartışılırken, modern yaşam tarzının neden olduğu hareketsizlik, dengesiz beslenme ve stresin hastalığın en önemli tetikleyicileri arasında yer aldığı vurgulandı.

TÜRKİYE, AVRUPA’NIN EN KİLOLU ÜLKESİ!
“Çağın Pandemisi: Obezite ve Metabolik Sendrom” başlıklı sunumunda obezitenin yalnızca küresel bir sağlık sorunu olmadığını, Türkiye ve KKTC’deki oranların da dünya ortalamalarına paralel şekilde endişe verici düzeylere ulaştığını belirten Asist. Dr. Feriha Tümer Sarper, farklı ülkelerden örneklerle obezitenin yaygınlığını gözler önüne serdi. Asist. Dr. Feriha Tümer Sarper, obezitenin yalnızca estetik bir sorun değil, ciddi sağlık komplikasyonlarına yol açabilen kronik bir hastalık olduğunu vurguladı. Dünya Obezite Derneği’nin tanımına da değinen Asist. Dr. Sarper, “Obezite; genetik yatkınlık zemininde, çevresel etmenlerin ve yaşam biçiminin etkisiyle ortaya çıkan kronik, ilerleyici bir hastalıktır” ifadelerini kullandı. Türkiye’de yetişkin vücut kitle indeksinin yüzde 30’un üzerine çıktığını belirten Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Asist. Dr. Feriha Tümer Sarper, Türkiye’nin Avrupa’nın en kilolu ülkesi konumunda olduğuna dikkat çekti. Asist. Dr. Sarper, “Artık geleneksel ‘zayıfla geçer’ yaklaşımını tamamen reddediyoruz. Obeziteyi diyabet gibi kronik bir hastalık olarak ele almalıyız” dedi.

YAYGIN, ÖNLENEBİLİR VE YÖNETİLEBİLİR BİR DURUM!
İnsülin direnci, yüksek tansiyon, karın bölgesinde yağlanma ve yüksek kolesterol gibi durumların bir arada bulunmasıyla kalp ve diyabet riskini artıran metabolik bozuklukların ortaya çıktığını belirten Asist. Dr. Sarper, tüm bu metabolik sendromların obeziteyle paralel şekilde artış gösterdiğini ifade etti. Asist. Dr. Sarper, bu durumun Tip 2 diyabet ve kalp-damar hastalıkları riskini ciddi biçimde artırdığının altını çizerek “Yaygın, önlenebilir ve yönetilebilir bir durumla karşı karşıyayız” dedi. Yaşam tarzı değişikliklerinin tedavinin en önemli basamağı olduğunu da vurgulayan Asist. Dr. Sarper, “Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz, dengeli beslenme, sigara ve alkolden uzak durmak, iyi bir uyku düzeni obeziteyle mücadelede temel adımlardır” şeklinde konuştu.
